Yılar önce, 2000 yılının aralık ayında Türksat 2A uydusunu uzay göndermek üzere önce Fransa’ya akabinde de Güney Amerika’daki Fransız Guyanası’na uçmuştuk. Dönemin Ulaştırma Bakanı Prof. Dr. Enis Öksüz ve beraberindeki kalabalık bir heyetle Fransız Guyanası’nda 3 gün geçirdik ve uyduyu fırlatamadan geri döndük. Ama bu konulara ilgilenen bir gazeteci olarak ciddi deneyim kazandığımın altını çizeyim.
Uydumuzun her şeyinden sorumlu olan Fransız Alcatel, Türksat 2A uydusunu 15 ayrı ülkede, 20 ayrı şirkette sürdürülen çalışmalarla 2 yılda tamamlamıştı. O tarihlerde Türksat 2A uydusunun yapımında yer alan 15 ülke arasında Türkiye ve Türk şirketleri yoktu. Peki, nereden nereye geldik? Bunun muhasebesini yapan ve nerede olmamız gerektiğine kafa yoran var mı?
Bir tarafta sürekli eleştiriler, küçük görmeler, diğer tarafta hamaset, abartılı övgüler söz konusu. Kimin ne konuştuğu, gelişmelerden en anladığı meçhul! Bu şekilde sağlıklı yol alınabilir mi? İlk astronotumuzu uzaya gönderiyoruz. Uzayda kendi insanımızla 13 ayrı bilimsel deneyler yapacağız ve böylece yeni bir döneme girmiş olacağız.
Şu an kendi uydumuzu tasarlayıp, yapan konumdayız. Uzaya kendi imkânlarımızla uydumuzu gönderebilmek için harıl harıl çalışmalar yapılıyor. Uzay konusunda önemli kabiliyetler kazanmış olan Türk Havacılık ve Uzay Sanayi AŞ (TUSAŞ) ciddi yatırımlarla, insan kaynağıyla dikkat çekiyor. Günümüzün popüler konusu mikro uydular üzerine çalışıyor. TÜBİTAK Uzay da ciddi bir programa sahip.
Serdar Yıldırım’ın kurucu başkanlığı yapıp, faaliyetlerine başlamasında ciddi emek sarf etiği Türkiye Uzay Ajansı (TUA) çatısı altında Türkiye’nin uzay yol haritası çıkarıldı. Türkiye’den uzaya gidecek ilk astronot olacak Türk Hava Kuvvetlerinde F-16 pilotu Alper Gezeravcı da uzay serüvenimizin önemli bir kilometre taşı olacak. Ancak uzay programı Gezeravcı ile yeni bir aşamaya geçecek. Uzayın ticarileşmesinde, bilimsel faaliyetlerde etkin hale gelmesinde, uzay vatanın kavramının hayata girmesinde Gezeravcı’nın yolculuğu sanıyorum dönüm noktası olarak alınacaktır.
1990’da profesyonel anlamda gazeteciliğe başladığımda görev yerim Atatürk Havalimanı’ydı. Özellikle havacılık ve uzay konularına meraklı bir muhabir olarak yola çıktığımda, ülke olarak havacılıktaki yerimiz iç açıcı değildi. Uzay ise zaten ilgi alanımızda yoktu. Üniversite yıllarındaki amatör yıllarımı saymazsak profesyonel olarak meslek yaşamının onuncu senesinin yazında, 2000 yılının Temmuz ayında Boeing davetiyle yaklaşık 10 günlük havacılık ve uzay eğitimi seyahati her şeye bakışımı değiştirmeme sebep oldu. İlk astronotumuz Gezeravcı’nın uzay yolculuğuna başlayacağı NASA ve Boeing ortak uzay projelerinin yer aldığı Florida’daki Cape Canaveral Uzay Üssü, Houston Uzay Merkezi, Boeing’in Seatle’daki üretim merkezleri, savaş uçağı geliştirdiği St. Louis gibi birçok yeri ziyaret etmiştim. Bu seyahatte aldığım brifingler bilgi dağarcığımı genişletti, hayata bakışımı da farklı bir noktaya taşımama sebep olmuştu.
İki bin yılının son ayında da Fransız Guyanası’na giderek o seneyi uzay dair tecrübe ve birikimlerle kapatmıştım. Sonraki yıllar Boeing’in davetiyle çok sayıda seyahatlerim oldu ve bilgilerim pekişti. 2012’de ise Houston Space Center’a bir özel seyahat daha gerçekleştirdim. Houston Ellington Havalimanı’nın her tarafını gezdim, inceledim. Meydanda uzay çalışmalarında kullanılan uçakları yakından görüp, inceleme imkânım da oldu.
Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi’nin (NASA) Houston’daki Johnson Uzay Merkezi, Florida Kennedy Uzay Merkezi’nde bulunmak ve Uluslararası Uzay İstasyonu’nun (UUİ) bir ünitesi olacak bölümün inşasını yakından gözlemlemek, bendeki “Uzay” algısını alt üst etti.
ABD’nin gerçekleştirdiği tüm insanlı uzay uçuşlarının yapıldığı Florida Cape Canaveral Uzay Merkezi’ndeki “Görev Kontrol Merkezi’nde (Mission Control Center) uzaydan gelen “Houston görev tamam” ibarelerinin ne ifade ettiği, sorun olduğunda merkezdeki görevlilerin nasıl telaşlandığını, orada yaşadım diyebilirim. Anlamayı bırakın hissettim. Bambaşka bir duygu. Çünkü uzaya gidecek ekip, onları hazırlayan teknik heyet ve akrabalarının yaşadıkları bu merkezde çok iyi yaşatılıyor.
1995’e kadar uzay görevinde kadın yoktu
Bu gönderi kategorisi hakkında gerçek zamanlı güncellemeleri doğrudan bildirim almak için tıklayın.