Uzak doğunun yeni parlayan yıldızı Hindistan!

Fotoğraf: Boeing India

Şüphesiz ki son yıllarda havacılıkta Çin ve Hindistan’ın isimleri sıklıkla duyulmaya başlandı. Hem coğrafya hem de nüfus açısından her iki ülke de dünyanın en önemli pazarlarındandır. Dünya nüfusunun çoğunluğu bu bölgede yaşamakta ve birçok üretim de bu bölgede gerçekleştirilmektedir. Artan nüfusu ile son yıllarda özellikle yazılım alanındaki yatırımlarıyla dikkat çeken Hindistan, önemli bir konuma gelmiştir. İşçilik ucuz, insan kaynağı zengin ve ülke bazı alanlarda yüksek teknolojiye sahiptir. Durum böyle olunca bölge herkes için cazip hale gelmektedir. Hindistan ayrıca birçok açıdan ülkemize de benzemektedir. Her iki ülke de ekonomik büyüme, teknolojik ilerleme ve yüksek kaliteli üretim için çabalamaktadır. İki ülkenin ekonomik yapıları ve hedefleri dikkate alındığında, Hindistan’ın Türkiye için bir rakip olarak görülmesi anlaşılabilir bir durumdur. Hindistan, “Hindistan’da yap (Make in India)” girişimi ile küresel üretim merkezi olmayı hedeflerken, Türkiye de kendi sanayi ve teknoloji sektörlerini büyütmek için çeşitli stratejiler uygulamaktadır. Her iki ülkenin de hedefi, daha fazla yatırım çekmek, daha fazla istihdam sağlamak ve küresel rekabet gücünü artırmaktır. Hindistan’ın büyük ve genç nüfusu, düşük üretim maliyetleri ve hükûmetin aktif teşvik politikaları, ülkeyi cazip bir üretim merkezi haline getiriyor. Öte yandan, Türkiye’nin coğrafi konumu, nitelikli iş gücü ve güçlü sanayi altyapısı da ülkemizi önemli bir üretim ve ticaret merkezi olarak konumlandırıyor.

Hindistan, tarihinde birkaç kez büyük ekonomik dönüşümler yaşadı, ancak son yıllarda gözlemlediğimiz bu dönüşüm, tarihinin en hızlı ve en kapsamlı değişimi olabilir. İngiliz sömürge döneminden kalan çeşitli ekonomik ve toplumsal engelleri aşarak, Hindistan artık bir “Sanayi Devrimi” ne ev sahipliği yapıyor. Hindistan’da yap programını, Hindistan hükûmeti 2014 yılında başlatmıştır. Programın temel amacı, Hindistan’ı bir küresel üretim merkezi haline getirmek ve yabancı doğrudan yatırımları (Foreign Direct Investment, FDI) çekmek için teşvikler sunmaktır. Bu girişim, Hindistan’daki yerel üretimi artırmayı ve böylece ekonomiyi güçlendirmeyi hedeflemektedir. Bu inisiyatif, bir dizi sektördeki yatırımları teşvik eder. Örnek olarak otomotiv, kimyasallar, bilgi teknolojileri (BT), havacılık, savunma üretimi, elektrikli ekipmanlar, gıda işleme, ilaçlar, tekstil ve giyim, deri, madenler, turizm ve demiryolları gösterilebilir. Program, Hindistan’da iş yapmanın kolaylaştırılmasına odaklanmış, bürokratik engelleri ve karmaşık düzenlemeleri azaltmaya çalışmıştır. Ayrıca, yeni ve yenilikçi endüstrilere ve teknolojilere yatırım yapmayı, bu sektörlerde yetenekli iş gücünü yetiştirmeyi hedeflemektedir. Hindistan’ı küresel tasarım ve üretim merkezlerine dönüştürerek ekonomik büyüme sağlanabilecektir.

Hindistan’ın bu hızlı atılımı, hem Amerika hem de Batı tarafından yakından takip ediliyor. Özellikle Amerika, Hindistan’ı Asya’daki yükselen süper güç olan Çin’e karşı bir dengeleyici güç olarak görüyor. Bu durum, Hindistan’ın hızla büyüyen ekonomisini ve stratejik konumunu daha da önemli hale getiriyor. Hindistan, ayrıca nüfus olarak şu anda dünyanın en kalabalık ülkesidir. Yaklaşık 1,4 milyar nüfusu ile Çin’i geçti ve bu durum ekonomik potansiyelini ve küresel etkisini daha da artırdı. Bu büyük nüfus, genç ve dinamik iş gücünü oluşturuyor, bu durum da Hindistan’ı teknoloji ve imalat sektörlerinde dünyada önemli bir konuma getirmeye başladı. Öte yandan Hindistan’ın BRICS oluşumunda kurucu üyelerden olması da kendisini batı ülkelerinin yörüngesinden çıkarmasında etkili olmuştur. BRICS terimi, Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin ve Güney Afrika’nın ekonomilerini kastetmek için kullanılır. Kendisini Çin’e direkt bir rakip görmektense batı ile doğu arasında bir denge unsuru olarak konumlandırmak istemektedir. Her ne kadar sanayi atılımları batılı ülkeler ile koordineli olarak gerçekleşse de Hindistan, Rusya ile de derin sanayi ve enerji ortaklıklarına sahiptir. Türkiye gibi Rusya ile iyi ilişkilerini korumakta ısrarcıdır, bunun nedenlerinden biri de Rusya’nın iyice yalnızlaşarak Çin’e tam bağımlı hale gelmesini önlemek olabilir. Ayrıca bölgesel sorunları önlemede de komşularla dostluk çok önem arz etmekte, iş birlikleri ile birçok sorun çözüme kavuşturulmaktadır. İyi ilişkilerin yanında Hindistan ve Çin arasında da oldukça derin anlaşmazlıklar mevcuttur. Tibet bölgesinde yaşanan su krizi bunlardan birine örnek gösterilebilir. İki büyük ülke için su kaynakları oldukça önemli bir sorundur. Bu nedenle Hindistan, Rusya’nın Çin ile %100 entegre olduğu bir durumda bölgede yalnız kalacaktır. Ek olarak son dönemde Hindistan hükûmetinden de tıpkı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dile getirdiği gibi “Dünya beşten büyüktür.” benzeri eleştiriler gelmektedir. Batının dünya sorunlarındaki konumunu hem miyop (uzağı göremeyen) hem de ikiyüzlü olarak nitelendirmektedirler. Batının uyguladığı çifte standarda karşı dünyanın her yerinde sesler yükselmeye başlamıştır. Böyle durumlarda güçlü bir savunmaya sahip olmak elzemdir. Bu noktada zafiyet göstermemek gerekmektedir. Çünkü en sonunda olaylar sizin gücünüze göre şekillenmektedir.

Havacılık ve uzay sektörü, Hindistan’ın sanayi devriminin en önemli parçalarından biri olarak öne çıkmaktadır. Son yıllarda uzay alanında özellikle aya yolculuk denemeleri yapmış, tam manasıyla başarılı olamasada önemli mesafeler alarak kayda değer başarılar elde etmiştir. Hindistan’da yap programı, Hindistan’daki uçak üreticilerini ve bileşen tedarikçilerini destekleme, yerli uçak üretimini teşvik etme ve bu alanda yabancı yatırımları çekme amacını önemli bir konuma getirmiştir. Ülke, yerel ve uluslararası hava trafiğini, hava alanı altyapısını ve hava araçları üretim kapasitesini artırmak için büyük yatırımlar yapmış olup hava taşımacılığı, Hindistan’ın büyüyen ekonomisinde ve artan nüfusunda önemli bir role sahip olmaktadır. Bu yüzden, yerli uçak üretimi ve bakım hizmetleri gibi alanlarda hızlı bir genişleme yaşanmaktadır. Ayrıca, Hindistan’ın dünya genelinde uçak arzında önemli bir paya sahip olmak istediği biliniyor; buna örnek olarak yakın zamanda TATA Sons grubuna geçen Air India’nın Boeing ve Airbus’a toplam 470 tek koridorlu ve çift koridorlu sipariş vermesi gösterilebilir. Pazar araştırmaları, bu siparişlere ek olarak önümüzdeki 15 yılda Hindistan genelinde 2000 uçağa daha ihtiyaç duyulacağı yönündedir. 1990’lara kadar tek bir hava yolu şirketi (Air India/Indian Airlines) olan Hindistan’ın günümüze gelindiğinde IndiGo, Jet, Go Air ve Vistara gibi güçlü özel havacılık şirketleri mevcuttur. Havacılık sektöründeki bu büyüme son beş yılda yıllık olarak %15 büyüyen hava yolu ve yolcu sayısı ile açıklanabilir. 2010 yılında 70 milyon yolcudan günümüze gelindiğinde 200 milyon yolcu sayısı ile trend artış yönündedir. Beklenti 2024’te Birleşik Krallık’ı geçerek dünyanın en kalabalık 3. hava yolcusu sayısına ulaşacağıdır. 2030 yılına gelindiğinde ise havacılık ve savunma pazarının 70 milyar dolar seviyesine gelmesi beklenmektedir. Daha önceleri devlet desteği ile sınırlı olan havacılık bileşenleri ve uçak üretimi, sivil havacılık arzı ile farklı bir yola doğru gitmektedir. Bölgesel Hava Taşıma Projesi için 2028’de servise girecek 80-100 yolcu kapasiteli tek koridorlu Hindistan Bölgesel Jeti (Indian Regional Jet / RTA), Hindustan Aeronautics Limited (HAL) ve National Aerospace Laboratories (NAL) tarafından başlatılan havacılık atılımı bugün Advanced Medium Combat Aircraft (AMCA) 5. Nesil Savaş Uçağı ile devam etmektedir. Airbus Savunma ve Uzay ile TATA İleri Sistemler şirketleri arasında Hindistan hava kuvvetleri için C-295 askeri nakliye uçağı üretmek için sözleşme imzalandı. 2,65 milyar dolar değerindeki proje, Airbus’ın ilk 16 uçağı havalanır durumda teslim etmesini sağlayacak ve sonrasında 40 adet uçak Tata Advanced Systems (TASL) tarafından Hindistan’ın Vadodara bölgesindeki tesisinde üretilecektir. Bu fabrika aynı zamanda Airbus iş birliği ile kurulan Hindistan’ın ilk uçak fabrikası olma özelliğini de taşıyacaktır. 16 uçak, Eylül 2023 ile Ağustos 2025 arasında teslim edilecek ve Hindistan üretimi uçağın teslimatı ise Eylül 2026’da başlayacaktır. Devlet destekli projeler dışında, büyüyen arz ve talebin sonucu olarak sivil havacılığın önemli oyuncuları da Hindistan’da yap programı ile ülkeye giriş yapmaya başlamıştır. Her ne kadar havacılık alt bileşenleri üretiminde 250 milyon dolarlık yıllık hacim gerçekleşse de bakım ve yer hizmetleri sektörünün (Maintenance, Repair & Overhaul / MRO) 2031 yılında 4 milyar dolara ulaşması beklenmektedir. Hindistan’ın en büyük oluşumu TATA Sons da tıpkı otomotiv sektöründeki yakaladığı başarı gibi havacılık sektöründeki bu fırsatı kaçırmamıştır. TATA Sons Pvt. Ltd., Tata Group’un ana şirketidir ve Hindistan’daki arazileri, çay bahçeleri ve çelik fabrikaları dahil olmak üzere Tata şirketler grubu hisselerinin büyük bir kısmına sahiptir. TATA Sons sektörde lokomotif etkisinde olup hem Air India hem de çeşitli havacılık bileşenleri üretim tesisleri ile ciddi bir oyuncu olarak karışımıza çıkmaktadır. Taleplere cevap verme hızı, insan kaynağı sıkıntısı olmaması bu şirketi önemli bir konuma getirmiştir. TATA, Mahindra, L&T ve Godrej sektörün öne çıkan şirketleridir.

Özetlemek gerekirse, Hindistan’da yap programı Hindistan’ın ulusal ve uluslararası düzeyde önemli bir üretim merkezi haline gelmesini sağlamıştır. Ancak, bu girişim aynı zamanda bir dizi zorluğu da beraberinde getirmiştir. Bu zorluklar arasında, yeterli altyapının olmaması, nitelikli iş gücü eksikliği ve düzenleyici engeller yer almaktadır. Ancak Hindistan hükûmeti, bu sorunları çözmek için çeşitli politikalar ve programlar uygulamaktadır. Mevcut durumda, TATA Sons liderliğinde Lockheed Martin, Boeing ve Airbus gibi büyük havacılık oyuncuları ile ortaklıklar kurularak bölgede yatırımların artması sağlanmıştır. Tüm bu yatırım teşviklerine ek olarak büyüyen Hindistan ekonomisi ve bunun getirdiği ihtiyaçlar Hindistan’ı cazip bir pazar haline de getirmektedir. Türkiye olarak ciddi bir rakibimizin olduğuna dikkat etmemiz gereken bir döneme girdiğimizi söylemek hata olmaz. Bu nedenle nitelikli iş gücümüzü ve lojistik avantajımızı kullanarak havacılık alt bileşen ve uçak üretimlerinde gelişmiş teknolojilere entegrasyonumuzda hızımızı ve kalitemizi artırmamız gerekmektedir. Planlı bir şekilde yatırımlar yaparak katma değeri yüksek alanlara odaklanmak zorunluluktur.

 

Exit mobile version