Güçlünün yanında değil, haklının yanında yer almak!

“Cihâdın en fazîletlisi, zâlim sultânın karşısında hakkı ve adâleti söylemektir.”

(Ebû Dâvûd, Melâhim, 17; Tirmizî, Fiten, 13).

“Haklıdan değil de, güçlüden yana olanlar Korkak ve Kaypak olurlar. Güç merkezi değiştikçe döner, sonunda FIRILDAK olurlar.”

(Uğur Mumcu).

Haklının yanında yer almak, şartlar ne olursa olsun doğruyu söylemek, adaleti tesis etmek hem bireyler hem de toplumlar açısından çok önemlidir. Eğer haksızlık karşısında neme lazımcılık yapıp susarsak toplum hızlı bir şekilde bozulmaya başlar. Bozulmanın neticeleri çok ağır olabilir, toplumun bütün değer yargıları yıkılabilir. Güçlü ve haksız olanlar toplumda itibar kazanırken zayıflar ezilir. Tabii bizim burada kesinlikle güçlü olanla bir problemimiz yok. İnsan hem haklı hem de çok güçlü olabilir. Onlara sözümüz yoktur.

Günümüzde çoğunlukla güce sığınıp bu doğrultuda yanlış yapanlar gündemdedir. İnsanlık tarihine baktığımızda bu konuda sayısız kötü örnekler görürüz. Yöneticilere yanlışını söylememek, haksızlık karşısında susmak, haksızlığa göz yummak, şahsi menfaatlerini daima ön planda tutmak, yalakalık yapmak bunlardan bazılarıdır. Bir yönetici sayısız yanlış yapar fakat etrafındakiler makamlarını kaybetmekten korktukları için yalakalıklarına ve fırıldaklıklarına devam ederler. Efendim bu yanlıştır, şu şekilde olması gerekir demezler. Demeye cesaret edenler de etraftaki korkaklar tarafından korkutulur, içine çekilirler. Suskun kalırlar. Konuyla ilgili bir hadis-i şerifi hatırlatmak faydalı olacaktır. Ebû Saîd (el-Hudrî) diyor ki, “Resûlullah”ı (S.A.V.) şöyle derken işittim: İçinizden biri bir kötülük görürse onu eliyle, buna gücü yetmezse diliyle değiştirsin; buna da gücü yetmezse kalbiyle (ona karşı kin ve nefret beslesin). Bu ise imanın asgarî gereğidir.” Aslında bu hadis-i şerif her şeyi anlatıyor. Etrafımızda yapılan yanlışlara, zulümlere ve savaşlara bakalım. Bunlar nasıl düzeltilecek? Nasıl huzur ve barış gelecek? İşte bu soruların cevabı bize mücadele etmeyi, haksızlık karşısında doğruları söylemeyi, eğer gücümüz yetiyorsa engel olmayı emrediyor.

Bir insan bir kötülüğü düzeltmek için çaba sarf etmeli, bu doğrultuda güzelliği ve doğruyu göstermek için mücadele etmelidir. Böyle yapılmadığı takdirde kötülük düzeltilemez ve toplumsal yapı bozulabilir. Bunun yanında bazı kişiler hiç haksızlığa uğramayabilirler. Fakat bu onların başkasına yapılan haksızlıklara karşı mücadele etme sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Toplumsal yaşam ve toplum olabilmek bunu gerektirir. Haksızlık kime karşı yapılırsa yapılsın haksızlığa karşı topyekûn mücadele edilmelidir.

Bir insanın başarıları gündeme gelirken mutlaka onun karakteri, haksızlık karşısındaki tavırları da dikkate alınmalıdır. Kendisi çok başarılı olabilir, çok güzel işlere imza atabilir ama sadece kendisini düşünürse, yanlışları dile getirmezse bu kişinin başarılarının önemi yoktur. Çünkü bireysel başarılar toplumsal ve ülke başarılarını engelleyebilir. Atılması gereken adımlar atılmaz, yapılması gereken projeler yapılmazsa bu durumda bütün ülke hatta dünya etkilenebilir. Örnek verecek olursak, çevresel duyarlılığın ortadan kalktığını düşünelim. Yöneticilerin konu üzerinde yeteri kadar durmadığı ve gerekli uyarıların yapılmadığı bir durumda zararlı etkiler bir kişiden başlayıp ülke geneline hatta oradan da bütün dünyayı etkisi altına alabilir. Küresel ısınma konusu bunun en bariz örneğidir.

Biliyoruz ki bir kişinin başarıları anlatılınca o kişi mutlu olur. Fakat bunun dozu iyi ayarlanmalıdır. Bu doğrultuda abartılı övgüler ve yalakalıklar o kişiyi bozar, o kişiden istenmeyen, beklenmeyen davranışların ortaya çıkmasına sebep olabilir. Atalarımız ne güzel söylemiş: “Şöhret afettir”. Kişinin kazandığı ün ve şöhret her zaman hoşa giden bir durum olmayabilir. Kişinin davranışlarını bozmasına, kendisini farklı ve üstün görmesine yol açar. Çok tehlikeli bir durumdur. Çok genç ve başarılı insanların çok kısa süre içinde sonlarının gelmesine, tarih sahnesinden silinmelerine yol açmıştır. Bu yoldan kaçınmak gerekir. Mütevazı olmak, övgüleri çok fazla ciddiye almamak ve yalakalık yapanları uyarmak gereklidir. Kendisinde olmayan özelliklerle takdir görmek kişiyi yanlış yerlere sürükleyebilir. Aşırı benlik duygusunu tetikler. Bu hususlara dikkat edilmesi elzemdir!

 

Exit mobile version