Tek bir vizeyle 10 ülkeye seyahat!

1985’te imzalanan Schengen Anlaşması Avrupa’da seyahati köklü bir biçimde değiştirdi, bugün de hâlâ değişmeye devam ediyor.

Peki tek bir vize ile nereleri keşfedebilirsiniz, sizin için güzel bir liste hazırladık. İşte tam da şu sıralar gidilecek, kartpostal resimlerini aratmayacak kadar güzel 10 şehir…

10- Ortaçağ esintisi: Tallin – Estonya
Üç Baltık ülkesi içinde en kuzeyde bulunuyor Estonya’nın başkenti Tallinn… Diğer Avrupa ülkelerine oranla ülkede işsizlik oranı düşük, yabancı yatırımcıların desteğiyle ekonomi dengede. Başkent Talinn, Ortaçağ atmosferi, operası, restoranlarıyla özgün bir dokuya sahip.
Tallinn’de dar sokaklar, göğe yükselen kuleler, Arnavut kaldırımı sokaklar insanı bir anda bir masalın içine sokuyor. Tallinn’de önce Vanalinn olarak geçen tarihi şehrin en yüksek noktasına Parlamento’nun olduğu meydana çıkın, aşağıya Belediye Meydanı’na doğru inerken, sadece sokakların değil tarihin yaprakları arasında da kaybolacaksınız.
Fat (Tombul) Margaret ve Tall (Sırık) Hermann Kuleleri, Alexander Nevsky ve St Mary’s Katedrali, Uzun Bacak (Pikk Jalg) Sokağı, St. Nicholas Kilisesi,124 metrelik kulesi olan St. Olaf’s Kilisesi ve Belediye Binası eski şehirdeki sürprizlerden bazıları. Viru Kapısı ise tarihi şehre aşağıdan girdiğinizde karşınıza çıkan kapı.

9- Büyüleyici güzel: Split – Hırvatistan
Adriyatik’in Dalmaçya kıyılarında çıkacağınız bir yolculukta, bölgenin doğa güzelliğinin yanı sıra nice savaş atlatan tarihi dokusuna da hayran kalacaksınız. 1700 yıllık şehrin her yerinde Roma İmparatorluğu dönemine ait duvar ve tapınak kalıntılarıyla karşılaşacaksınız. Şehrin kalbi, merkezdeki Diocletian Sarayı. Üçüncü yüzyılın sonlarında Roma İmparatoru Diocletian tarafından inşa ettirilen saray UNESCO Dünya Kültür Mirası Listesi’nde yer alıyor.

Sarayın girişindeki mavi tenteli ofise gidip 1,5 saatlik tur satın alabilirsiniz. Sarayın dört anıtsal kapısı var: Altın kapı, Gümüş kapı, Bronz kapı ve Demir kapı. Bodrum katında Roma İmparatorluğu’na ait çok iyi korunmuş kalıntılara rastlayacaksınız. Ayrıca buradan günübirlik turlarla Mostar’a kadar uzanmak da mümkün…

8- Masalsı bir gezi: Prag – Çekya
Avrupa’nın en çok turist çeken şehirlerinden biri Prag… Müthiş mimari, tarihsel zenginlik, harika restoranlarıyla çok özel… Eskiden zamanın gerisinde kaldığı düşünülürdü ama şimdi düzinelerce yeni mağazayla tasarım ve modada da sesini duyuruyor.
Yeniler arasındaki en iyi butikler, restoranlar, pub’lar şans eseri kalabalık turistik bölgenin tam sınırında ya da dışında. Prag’ın çok iyi çalışan toplu ulaşım sistemi sayesinde bir zamanlar hiç önemsenmeyen Smichov semtindeki yenilikleri, Mala Strana’daki az bilinen mekânları, konutların yoğunlaştığı Vinohrady’nin cazibesini, tarihi merkezin doğusundaki Zizkov’u rahatça gezebilirsiniz.
Dahası merkezdeki görülmeye değer yeni oluşumlar da kalabalıkların pek uğramadığı bölgelerde… Kışın burası başka bir güzelliğe bürünüyor mutlaka uğramalısınız.

7- Küçük ama etkileyici: Bratislava – Slovakya
Bratislava küçük ve gezmesi oldukça kolay bir şehir.
St. Martin Katedrali, Trinity Kilisesi, Napolyon heykelleri, Bratislava Köprüsü ve Ulusal Tiyatro gibi önemli yerleri gezip, yaklaşık 50 km uzağındaki Viyana’ya geçebilirsiniz.

6- En büyüğü: Budapeşte – Macaristan
Avrupa’nın en büyük kentlerinden Budapeşte… Sanat, tasarım, mutfak açısından önemli merkez. Tekstil ve moda sektörü gelişmiş. Eski Doğu Bloku başkentleri arasında en çok Michelin yıldızlı restorana sahip.
Keltlerden başlayan zengin tarihi Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nda zirveye çıkıyor. Çağdaş keyiflerin peşine düşecekler için de pek çok cazip seçenek var.
Tuna Nehri’nin doğusundaki Peşt’in, tarihi merkezi, Saray Bölgesi, Yahudi Mahallesi kadar son zamanlarda açılan yeni bar, restoran ve butikleri de görülmeye değer. Nehrin diğer kıyısındaki Buda Kalesi restore edildi. Meşhur Osmanlı hamamları da bol yokuşlu bu bölgede.

5- Yeniden keşfediliyor: Krakow – Polonya

Krakow’u gezerken karşılaştırmalardan kaçınmak mümkün değil. Tarihi bölgenin ana meydanında çift kuleli, görkemli bir tarihi kilise yükseliyor. Çevresi kafeler, restoranlarla çevrili. Tıpkı Prag’daki gibi, fakat bu daha büyük.
Nehrin kıyısındaki tepenin üstüne yerleştirilmiş şatoya ne demeli? Tıpkı Budapeşte’deki gibi, fakat daha eskisi. Gecenin nabzı barlar, kulüplerde atıyor. Tıpkı Berlin gibi, fakat daha nezih. Nobel ödüllü şairlerin, Polanski ve Wajda gibi ünlü sinemacıların çıktığı bu kültür şehri şimdilerde yeniden keşfediliyor.

4- En uygunu: Riga – Letonya
Kuzey Avrupa’nın en güzel ülkelerinden biri Letonya… Çevresindeki ülkelere göre oldukça uygun fiyatlı seçeneklere sahip.
Riga’ya geldiğinizde çatılarda kükreyen aslanlar, bina cephelerinde haykıran yüzler, balkonları sırtlamış mitoloji kahramanları, çatı alınlıklarında yılan saçlı Medusa’lar, bina girişlerinde Mısır sfenksleri karşılayacak sizi…
Özellikle ‘Riga’nın Gaudi’si mimar Mikhail Eisenstein’ın asırlık binalarla taçlandırdığı Alberta Sokağı, sanat galerisi gibi… Mutlaka keşfe çıkmalısınız…

3- Kültür dolu: Vilnius – Litvanya
Avrupa’nın Kültür Başkenti seçilen Litvanya, birçok tarihi eserle insanı büyülüyor.
Litvanya’nın başkenti olan Vilnius ise başka bir dünya. Çünkü Vilnius’ta bulunan eski şehir bölgesi tam anlamıyla tarih ile iç içe olmanızı sağlıyor.

2- Kartpostal gibi: Ljubljana – Slovenya

10 yıl önce Ljubljana’nın tarihi merkezindeki Arnavut kaldırımı sokaklar yayalaştırıldı. 289 bin nüfuslu kentin ortaçağdan kalma bölgesi huzura kavuştu.
Barok yapılar, efsanelere konu olmuş Sava Irmağı köprüleri ortaya çıktı. 2016’da Avrupa’nın En Yeşil Başkenti seçilip Slovenya’ya gurur kazandıran Ljubljana’da kişi başına düşen yeşil alan 2700 metrekare…
Nehir kıyısındaki yürüyüş yolları boyunca kaliteli pub ve elişi ürünler satan butikler sıralanmış. Dünya başkentlerini kopyalamak yerine sürdürülebilir şehircilikle restorasyonlar yürütülüyor.
Ayrıca Slovenya’ya geldiğiniz Bled Gölü’nü mutlaka görmelisiniz. O kadar güzel ki, bir tabloya bakar gibi geziyorsunuz.
Özellikle Bled Gölü’nde doğanın güzelliğiyle büyülenmemek elde değil. Tamamen koruma altında olduğu için güzelliğinden gün geçtikçe hiçbir şey yitirmiyor.
Bir de göl, beyaz örtüyle kaplanınca fotoğraf tutkunlarının gözdesi oluyor.

1- Sıcak sevenlere: Tenerife – İspanya
Atlas Okyanusu’nun İspanya’ya yakın sularında konumlanmış Kanarya Adaları tatil denilince ilk akla gelen cennetlerden biri. Coğrafi konumu, doğası, birbirinden ilginç tarihi güzellikleriyle Kanarya Adaları aynı zamanda gemi turlarının da en çok uğradığı limanlardan biri olma özelliğine sahip.
Tenerife ise yaz aylarında Avrupa’da uygun fiyatlı deniz ve güneş tatili için oldukça ideal. Şu sıralar sıcaklık 20-25 derece arasında değişiyor. Soğuk sevmiyorsanız burası sizin için biçilmiş kaftan…

Exit mobile version