TUSAŞ’ta hasat zamanı geldi! (3. Bölüm)

TUSAŞ tarafından geliştirilen Milli Muharip Uçak (MMU) KAAN, Türk havacılık tarihinde yüzyılın projesi olarak nitelendirilen çift motorlu, düşük görünürlüklü, sensör füzyonlu, hava-hava ve hava-yer üstünlüğü özelliklerine sahip bulunan beşinci nesil jet muharip uçağıdır. İtki vektörlü (thrust vectoring) motorlarla daha gelişmiş manevra kabiliyeti, art yakıcı (afterburner) kullanmadan ses hızının üzerinde uçabilme (super cruise), kompozit malzeme, özel boya ve dâhili silah yuvaları ile düşük termal iz ve radar görünürlüğü (stealth), gelişmiş radar, bütünleşik görev sistemleri (mission systems) ve sensörlerle artırılmış durumsal farkındalık, çok amaçlı görev tasarımı; saldırı, savunma, izleme, istihbarat ve elektronik harp gibi misyonları uygulayabilme yeteneğiyle TUSAŞ’ın ve ülkemizin geliştirmekte olduğu en önemli hava aracı, bir başka deyişle havacılıkta amiral gemidir. Türkiye, KAAN projesiyle 5. nesil uçak üretebilen 4 ülkeden biri olma başarısını gösterdi. MMU KAAN’a sadece bir uçak gözüyle bakmamak, proje ile birlikte Türkiye’deki tüm havacılık ekosisteminin çağ atlayacağını, geliştirilecek alt sistemlerin Türkiye’yi teknolojinin her alanında dünya devi olan ülkeler arasına sokacağını vurgulamak gerekir. Öncelikle KAAN, 5. nesil bir uçak olması için tasarlanmaktadır. 5. nesil bir uçağın radar, görünmezlik, elektronik harp, motor gibi alt sistemlerinin de 5. nesil gereksinimlerle uyumlu olması gerekmektedir. Bu yüzden bu alt sistemlerin yerli ve milli olarak geliştirilmesi de zorunluluktur. Yani teknolojik anlamda sadece bir uçaktan değil, bir teknolojiler bütününden bahsediyoruz.

Peki, bu süreçte neler yapılmıştır? Öncelikle, bu kadar karmaşık ve iç içe girmiş bir sistemi kurgulayacak, tasarımını gerçekleştirecek ve üretimini yapacak bilgi birikimi oluşturulmuştur. Bu, bugüne kadar uygulanan metotların yanı sıra yeni metotlar geliştirmeyi, yeni tasarım ve organizasyon sistemlerinin kurgulanmasını gerektirmektedir ve özellikle MMU KAAN projesinde bu başarılmıştır. Bu proje sayesinde 5. nesil uçak tasarımı yapabilecek yeni bir nesil/beyin gücü oluşmuştur. Tasarımsal ve analiz süreçleri anlaşılmış, test yapıları kurgulanmış ve kurulmuştur. Böyle bir uçağın her bir komponentinin/sisteminin hem ayrı ayrı hem de entegre bir şekilde test edilmesi bir zorunluluktur. Bu bile başlı başına bir başarı sayılabilir. Bu süreçleri, sertifikasyon süreçlerinden ayırmak yanlış olacaktır. Bu minvalde, proje süresi boyunca sertifikasyon isterleri ön planda tutulmuş, gereksinim özelinde tasarım faaliyetleri yürütülmesi gerçekleştirilmiştir. Eskiden, montaj projelerinden öğrenilmiş geleneksel yöntemler kullanılıyordu. Bunların önemini yadsımamak gerekir ama bugün gelinen noktada KAAN, GÖKBEY, HÜRJET gibi özgün projeler ile geleneksel yöntemler daha özgün ve geliştirilmiş yöntemler ile değiştirilmiş ve kullanılır hâle gelmiştir. KAAN’ın ilk prototipinin imalatı tamamlanmış, laboratuvar ve yer testleri başarıyla gerçekleştirilmiştir.

Fedakarlıklarla dolu bu projede ben diye bir şey yoktur. Benim bakış açım, benim görüşüm çok önemli değildir. O kadar kritik, o kadar önemli bir projedeyiz ki dünyanın başka bir yerinde böyle bir iş tanımı altında çalışmak mümkün değil. Belki 1960-70’lerde Amerika’da gerçekleşen projelerde vardır. Çalıştığımız projede aldığımız kararlar bir ülkenin o endüstrideki geleceğini belirliyor. Yurt dışında gittiğiniz hiçbir firmada bu tanımı bulamazsınız.

Çok kritik kırılma anları var ama en önemlisi insanların öz verisi olmuştur. Emekliliğine birkaç gün kalmış, 3 gündür eve gitmeyen, parmağına matkap ucu girip hastanede doktordan rapor yazmamasını talep eden, dönüp yarım kalan işi bitirmek için izin isteyen teknisyenler asıl bu kırılmaları oluşturan ruhlar oldu. Normal mesai saatinde işten çıkınca suçluluk hissedenler, onlara sabır gösteren aileler, çocuklar, vatana millete hayırlı evlatlar yetiştirenler, sonuna kadar destekleyen eşler, bu uçak hepsinin eseri olmuştur. Kurtuluş savaşı ruhunun eseri.

100 yıldır içimize sindiremediğimiz bu gecikmişliği bertaraf etmeye çalışıyoruz. Biz neler yaşadık, neler gördük bu 100 yıl boyunca ama bakın burada tarih yazıyoruz. Arkamızı dönüp gitmedik. 100. yılımıza armağan olsun. Parayla satın alınamayacak bir uçak, parayla satın alınamayacak duygular. İstikbalimiz göklerdedir. Rüyasında görenlerin değil, rüyasını gerçekleştirmek için gece gündüz uyumadan çalışanların eseridir bu uçak.

Tüm bu uykusuz gecelerin, büyük fedakârlıkların ve insan sınırlarını zorlayan bu gayretlerin sonunda 21.02.2024 tarihinde ilk uçuş ile süreç taçlanmış oldu. Bu, aslında ülkemiz adına asırlar sürecek çok uzun bir yolculuğun en önemli adımıydı. İlk uçuşun bu kadar kısa sürede başarılması ve dahası tüm dünyanın da kabul ettiği şekilde uçağımızın kararlı bir kalkış, uçuş ve iniş karakteristiğine sahip olması büyük yankı uyandırdı. Tabii bu bir tesadüf değildi. TUSAŞ’ımızın yıllardır geliştirdiği ve ilk uçuşunu gerçekleştirdiği ileri teknoloji hava araçlarındaki altyapının ve bilgi birikiminin üzerine inşa edilmiş bir süreçti. Diğer tüm projelerimizde olduğu gibi aylarca simülatör ortamında ilk uçuş senaryosu pilotlarımız ve mühendislerimiz tarafından test edildi, laboratuvar ve uçak yer testlerinin tamamlanmasıyla tasarım doğrulandı. Tüm bu faaliyetlerin başarılı bir şekilde sonlandırılması ve tüm bulguların kabul edilebilir seviyede risklerle birlikte kapatılmasıyla artık uçuş izni süreci tamamlanmış ve ilk uçuş kararı alınmıştı.

İlk uçuş günü herkesin heyecanı yüzünden okunuyordu, hatta bu heyecan uçuşa sayılı günler kala çok yukarılara taşınmış, tüm TUSAŞ her gün uçuşu bekler olmuştu. Uçuş günü sabahı da haber şirketimizde hızlı bir şekilde yayılmış ve binlerce çalışanımızın gözleri gökyüzüne dikilmişti.

Uçağımız kalkış izni ile birlikte pist başında göründüğünde duygular çok coşkulu bir seviyeye erişmişti. Herkes emeklerinin karşılık bulacağı, uçağın yerden tekerlerini keseceği anı beklemeye başlamıştı. Bu çok uzun sürmedi, pilotumuzun son kontrolleri tamamlayarak pist başından hızlanmasıyla birlikte birkaç saniye içinde artık KAAN’ımız gök vatan ile buluşmuştu.

Bu anı yaşamanın ve bu anı ülkemize, milletimize ve hatta dünyada bunu bekleyen tüm dostlarımıza yaşatmanın verdiği duygu kelimelerle ifade edilemez. Uçağımızın yerden teker kesmesi ve hızla gökyüzünde süzülerek gözden kaybolmasıyla birlikte kulaklarımız telemetri istasyonundan gelen haberlerdeydi. Her şey planlandığı gibi gayet yolunda gidiyordu lakin yaklaşık 10-15 dakika sürecek ilk uçuş testinin iniş safhasına geçilmesi sanki saatler alacak gibi geliyordu hepimize. Heyecanlı bekleyişimiz dakikalar içinde KAAN’ın ufukta görülmesi ile son buldu. Artık, belki de bir ilk uçuşun en kritik aşaması olabilecek son safhaya geçilmişti, iniş safhasına. Uçağımız planlandığı gibi pilotumuzun da üstün dikkati, gayreti ve başarısı sayesinde, çok başarılı bir iniş gerçekleştirerek belki de ülkemiz havacılık tarihinin en önemli başarısını ve zaferini ülkemize, milletimize, tüm TUSAŞ ailesine ve paydaşlarımıza kazandırmıştı. KAAN’ımızın taksi yoluna gelerek park etmesi ve onu bu günlere getiren binlerce emektarı ile buluşması, kucaklaşması tarihe atılmış en büyük imza ve sonsuz çabalarımızın her şeye değer olduğunun kanıtıydı. Milletimize hayırlı olsun. Daha nice başarılara…

 

Exit mobile version