İstanbul Havalimanı ‘biyometrik’ yüz teknolojisine hazırlanıyor

İGA CEO'su Kadri Samsunlu. - Fotoğraf: Haber Aero

İstanbul Havalimanı (İGA) CEO’su Kadri Samsunlu, İstanbul Havalimanı’nda biyometrik yüz teknolojisini kullanarak insanların seyahat ve alışveriş deneyimini tamamen kağıttan ve temastan arındırmak için çalıştıklarını açıkladı.

Dünyanın önemli merkezlerinden İstanbul Havalimanı’nın açılışının üzerinden 2 yıl geçti. Havalimanı geçtiğimiz günlerde Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) tarafından düzenlenen “16th ACI Europe Awards” kapsamında, “Dijital Dönüşümde Avrupa’nın En İyi Havalimanı” ödülüne layık görüldü.

Dijital dönüşüm konusunda İGA, son zamanlarda yolcuların havalimanı kapısından uçağın kapısına kadar hiç bir döküman olmadan geçmelerini sağlamak için çalışıyor. İGA ile Türk Hava Yolları (THY) biometri; yüz tanıma teknolojisiyle kapıdan, uçağa binişe, terminal içinde alışverişten, kimlik gerektiren her türlü işlemin yapılabilmesi için testler yapmaya başlamış durumda.

İstanbul Havalimanı CEO’su Kadri Samsunlu, en önemli projelerinden biri olan biyometri yüz tanıma teknolojisiyle kimlik gerektiren her türlü işlemin temasız yapılabilmesi için testler yapıldığını ve havaliamanındaki son gelişmeleri Haber Aero’ya anlattı.

Foto: Haber Aero

“THY ile biyometriyi test ediyoruz”

Yeni bir ‘İstbuy’ diye pazar E-ticaret alanı yaratıyoruz. Burada bulunan bütün işletmeleri oraya koyacağız. Bir pazarmış gibi rent-e car’ından turizm ofisine, yeme-içme alanından duty free alanına, otelinden kuaförüne kadar herkes orada bu havalimanında neyin alınıp satılabileceğini görecek. En önemli projemiz ise biometri. Covid-19 bize şunu gösterdi. Bugün kimse el sıkışamıyor. Biometriyle yüz teknolojisini kullanarak insanların seyahat ve alışveriş deneyimini tamamen kağıttan ve temastan arındırmayı düşünüyoruz. Kapıdan girdiğinizden itibaren biometriyle, yüz tanımayla check-in, pasaport kontrolü, alışveriş ve uçağa biniş işlemleri yapılabilecek. Kamu kurumlarıyla çok yakın çalışma içindeyiz. Parmakta Türkiye’nin önemli bir veritabanı var. Yüzü de bu noktaya getirebilirse devlet burada yolcuların takdirine bağlı olarak kapıdan uçağa kadar hiçbir dokümana ihtiyaç olmadan geçmelerini sağlayacağız. Orta vadedeki en büyük hedefimiz bunu bu havalimanında kullanabilir hale getirmek.

Biz şu an THY ile beraber uygulamasını yapıyoruz. Yani bizim şirkette çalışan personellerle uçaklara check-in yapılmasını, X-Ray’den geçilmesini ve boarding işlemini deniyoruz. Onun ötesinde devletin yapması gerekenler var. Görüşmelerimiz devam ediyor, ama biz artık deneme noktasına geldik. Kamu zaten bu konuya destek veriyor, ancak bunun kurallarının konulması gerekiyor.

“Chatbot’u Devreye Sokacağız”

En önemli projelerimizden bir tanesi ‘Chatbot’ (Sohbet robotu). Bunun da hazırlıklarını en son noktaya getirdik ve hayata geçireceğiz. Burada sağlamak istediğimiz diyalog bazlı yapay zekayı hayata geçireceğiz. Yolcularımız direkt bir makinayla yazışarak veya sözlü olarak sorularını soracaklar anında cevap gelecek. Apple’daki Siri özelliğinin benzeridir bu. Bunun aynısını bu havalimanında hayata geçireceğiz. Bu ne getirecek bize? Nerede sıkıştıysanız mesaj atıyorsunuz cevap geliyor size. Sizi orada web sitesinde aramakla uğraşmayacaksınız, çağrı merkezini aramakla uğraşmayacaksınız, anında cevap alacaksınız. Bu neyi getirecek? Mesela buraya geliyorsunuz “Louis Vuitton var mı?” veya “Hermes mağazası nerede?” ya da “Duty free mağazalarında şu ürün var mı?” diye soruyorsunuz. Sistem size yardımcı oluyor. Gidip alışveriş yapabiliyorsunuz. Bizim gelir tarafına da büyük katkısı var. İnsan bağımlılığını azaltacağı için operasyon giderlerimiz de çok ciddi düşürecek. Mesela uçuş yaparken kapınızı soracaksınız, siz hiçbir yere bakmadan net bir şekilde hem yönünüzü bulabileceksiniz ve daha önemlisi müşteri memnuniyetini yukarı çıkartan ürün olacak. Nesnelerin internetini bugün çoğu işletme kullanıyor. Biz bu kadar büyük bir ekosistemi insanla kontrol etmemiz mümkün değil. Biz nesnelerin interneti sayesinde tüm mekanların nemini, ısısını, soğukluğunu; bütün paydaşlarımızın sayaçların okunmasını ve en önemlisi de tüm havacılık sistemlerimizin enerji yapısını kontrol edebiliyoruz. Bunlarda dijital dönüşümün parçası olarak alınabilir. Bu havalimanının tepesinde her tarafta sensör var. Bu sensörlerle buradaki yolcuların sıcaklık haritalarını çıkartıyoruz. Buna göre de terminalin içindeki trafiği kontrol edebiliyoruz. Dolu olan alanlardan boş alanlara doğru yolcuları pasaport bankoları veya check-in bankoları açarak kaydırabiliyoruz.

Dijitalde Avrupa’nın en iyisi

Biz burada kendi performansımızı sürekli olarak üçüncü kişilerle test ediyoruz. Benim gördüğüm biz oldukça iyi bir yerdeyiz. Bunu dışardan örgütlerin Uluslararası Havalimanları Konseyi (ACI) veya başka bir derecelendirme kuruluşunun notlaması için de esasında çalışmalarımız var. Bir tanesini hafta içinde duyurduk. ACI bizim havalimanımızı, “Dijital Dönüşümü En İyi Yapan Havalimanı” kategorisinde değerlendirdi. Buna da çok şaşırmadık çünkü burası dünyadaki en yeni havalimanlarından birisi. Biz zaten burayı planlarken teknolojiyi bütün süreçlerimiz içine ekledik. Dijital dönüşüm dediğimiz bu. Biz burayı açtığımızda dijital dönüşümün altyapısını tamamlamış şekilde başladık. Türkiye’de dijital dönüşümün önemli bir planı var. E-devlet bunların en önemli örneğidir. 2006’da başladı insanlarımıza ne kadar büyük kolaylık sağladı. Biz burada ilk günden hayata geçirmiştik. Bununla bitiyor mu? Hayır. Üstüne her gün yeni bir şey eklemeniz lazım. Çünkü teknoloji çok hızlı gelişiyor. Biz burayı yaparken binlerce kilometre kablo döşedik. Buranın altyapısıyla teknolojik ihtiyaçlarımızı önümüzdeki 10-15 sene hiçbir yatırım yapmadan devam ettirebiliriz. Burada ‘Akıllı Havalimanı’ oluşturduk. Her zaman söylüyoruz “Bu bina akıllı bir bina” ve buranın içine yapay zekayı ekledik. Mesela nerede görüyoruz bunu? Tuvaletlerin doluluğunda, check-in bankolarının doluluğunda veya ibadethanelerin doluluğunu yapay zekayla kontrol ediyoruz.

Koronavirüs süreci

Koranavirüs salgının etkisiyle şu an itibarıyla geçen senenin üçte biri hacminde bir yolcuya sahibiz. Çok üzücü bir durum bu. Yaşanan salgından dolayı havalimanının bu hacimlere gerilemesi, bu kadar büyük bir yatırımı yaptıktan bir sene sonra karşılaşmak bizim açımızdan büyük bir şanssızlık oldu. Ama bütün dünya bununla boğuşuyor. Türkiye bu süreçte diğer ülkelerle karşılaştırırsak daha iyi bir noktada. Eylül ayında Avrupa’da en çok yolcu trafiği gören 10 havalimanından 7’si Rus ve Türk havalimanları. 3 tanesi Türk, 4 tanesi Rus. Heatrow, Paris ve Frankfurt havalimanları 8, 9 ve 10’ncu sırayı aldı. Türkiye’nin turizm sezonunda sınırlarını açık tutması, Rusya’yla olan yakın ilişkileri ve vize serbestliğinden bu gelişmeleri sağladı. Rusların Türkiye’ye ciddi bir teveccüh göstermesi, İstanbul’daki iki havalimanının lojistik avantajı ve iç pazarımızın büyük olmasından dolayı ciddi bir trafik yarattık. Bu trend ekim ayından bu yana devam ediyor. İki havalimanı da Avrupa’da ilk 5’te yer alıyor. Geçen seneye göre baktığımız zaman önemli bir geri gidiş var. Ama kötüyü geride bıraktığımızı öngörüyorum. Önümüzdeki aylarda rakamın daha yukarıya tırmanmasını bekliyoruz.

“PCR pahalı geniş kitlelere uygulayamıyorsunuz”

Dünyadaki çok taraflı örgütlerin koyacağı standartlara uygun bir test rejiminin olması gerekiyor. Çünkü siz uçakta yanınızdaki kişinin ne olduğunu bilmiyorsunuz. Ama PCR bir altın standardı. PCR pahalı ve geniş kitlelere uygulayamıyorsunuz. Biz burada rahatız çünkü havalimanı büyük. Diğer havalimanları o kadar büyük değil. Onlar bu PCR merkezini kendi içinde değil dışarda yapıyor. Yani dışarda kurmak zorunda kalıyor. O zaman daha farklı bir test rejimine dünya giderse, yani PCR’a alternatif olan; hızlı, ucuz ve çok geniş kitleleri anında test edebilirse, işte o zaman sektör açısından iyi bir yere gelebilir. Biz İGA olarak PCR merkezimizde 3 tane laboratuvarla çalışıyoruz. Ve 3 saatte sonuçlar alınıyor. Bu süre 4 saatin üzerine geçerse kesinlikle bir hata vardır. Ya örnek düzgün alınmamıştır ya da küçük bir sorun vardır. Ortalamamız 2-3 arasındadır. Yine söylüyorum PCR kabul edilen bir teknoloji, ama dünyanın daha hızlı bir test teknolojisine ihtiyacı var. Bu test aracı güveni getirene kadar kullanılması lazım. Gerekiyorsa herkes bu testi kullanacak uçağa binerken yanındakinin o testi aldığını bilecek. Ancak 200 ülkenin de bunu kabul etmesi lazım.

Koronavirüs dönemi İGA tarafından nasıl değerlendirildi ?

Bu süreçte sektörün ne zaman açılacağını iyi öngörmek lazım. Erken yatırım yapmamak lazım. Buna göre belli bir takvimle hareket ettik ve kademeli olarak bunları tamamladık. Korona döneminde insan kaynaklarına çok ciddi eğilime ihtiyacımız vardı. Onların endişelerini gidermek, onlara eğitim vermek ve kişisel gelişimlerine de destek olduk. Müşteriye dokunan gruplarımızın özellikle aldıkları eğitimlere ağırlık verdik. Havalimanının ağır bakımlarının tümünü tamamladık. Normalde yolcu varken yapmanız gereken bakımları yolcu yokken hızlı bir şekilde tamamladık. 3’ncü pistle beraber hava tarafındaki sistemlerimizin 3 pistli yapıda entegre olmasını sorunsuz sağladık. İç hatlara özel yolcu salonu, lounge açtık. Böylelikle İGA Pass’ın hem iç hatlarda hem de dış hatlarda özel yolcularına imkanlar sunmasını sağladık. Hala beklettiğimiz planlarımız var. Onları biraz daha sektörün açılması ve önümüzü görmemizle beraber hayata geçireceğiz. Bunların hepsinin de yolcu memnuniyeti olarak geri döneceğini düşünüyorum

 “90’a yakın ülke ve 55 havayolu İstanbul Havalimanı’na uçuyor”

Biz kendimizi diğer HUB’larla karşılaştırıyoruz. Eylül ayında bizim hacmimiz bir önceki yıla göre yüzde 70 gerilerken, Avrupa’daki diğer HUB’ların hepsi yüzde 78 ila 83 arasında bir gerilemeyle karşı karşıya kaldı. Burada önemli bir sebep Türkiye’nin sadece bir kıtaya bağlı aktarma havalimanı olmaması ve Türk Hava Yolları’nın (THY) mümkün olan her noktaya uçmaya başlaması olarak söyleyebilirim. Karşılaştırma olarak şunu söylemek lazım. Buradan normal zamanda toplam 127 ülkeye uçuş var. İç hatlar dahil 300’den fazla destinasyona uçuluyor. Ve 74 havayolu geliyordu. Şu an itibarıyla bunun yüzde 80’i gerçekleştiriliyor. Yani şuan 200’den fazla destinasyon, 90’a yakın ülke ve 55 havayolu İstanbul Havalimanı’na uçuyor. Problem frekansların azalmış olmasında. 200’den fazla noktaya hala bağlantı sağlayabiliyor olmamız önemli. Bunda da en önemli katkıyı Türk Hava Yolları veriyor. Açılabilen her yere uçmaya çalışıyorlar.

 3’üncü pistle taksi süreleri 12 dakikaya indi

Korona döneminde kendi önümüzü gördüğümüz kadarıyla projelerimizi hayata geçirmeye devam ettik. 3’ncü pisti bitirdik. Bu pist havalimanına olağanüstü katkı veriyor. Taksi süreleri şu an neredeyse 12 dakikaya inmiş durumda. Bu yolcu memnuniyetine direkt katkı sağlıyor. Aynı zamanda da havayollarına, yer hizmetleri şirketlerine ve diğer bütün paydaşlarımıza operasyonel rahatlık sağlamış durumdayız. Bu süreler azaldıkça onlarında maliyetleri aşağıya düşüyor. Daha da önemlisi yolcuların ilk başlarda yaptığı şikayetleri azalmış durumda. 30 dakikalarla başladık, giden uçuşlarda bunu 14 dakikaya kadar indirmiş durumdayız. Normal bir kapasitenin neredeyse iki katını burada yönetebiliriz. Bu altyapı hava ve kara tarafında mevcut.

 Yeni havayolları gelemedi

Biz bu sene Japonya’dan 1, Endonezya’dan 1 veya 2, Çin’den de en az 2 tane havayolu bekliyorduk. Bu süreçler talebin bu kadar inmesiyle her havayolu kendi derdine düştü. Çünkü mevcut pazarları da küçüldü. Biz bu konularda İstanbul’a olan ilgiyi sıcak tutmayı sağlamak için sürekli temas halindeyiz. İstanbul Havalimanı’nın kapasite olarak, altyapı olarak yeni havayollarının gelmesine hazır.

Günlük 500 uçuş

Finansal krizle baş etmeyi biliyoruz da korku kriziyle belki dünya olarak ilk kez karşı karşıyayız. Buradan çıkmak için yolcunun güven kazanması lazım. Onun için havalimanlarının hijyen ve sağlığa öncelik verdiğini bağıra bağıra göstermesi lazım. Bugün insanlar buraya geliyorsa, buradan günde 70 bin yolcu geçiyorsa (bu normal rakamın 3’te biridir) bunlara yaptığımızdan. Bugün havalimanına baktığımızda her tarafta koronayla ilgili aldığımız önlemler ve yolculara ne yapmaları gerektiğini anlatan reklamlarımız var. Bu yaklaşımı hiç düşürmeden, hiçbir şekilde insandan tasarruf etmeden bu servisleri vermeye devam etmemiz lazım. Bunu verdiğimiz sürece bu hareket devam edecektir. Biz bugüne kadar Covid-19 kapsamında üç tane sertifika aldık. Bir tane Türkiye’den iki tane yurt dışından. Bunları verenler Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü, diğer ikisi de dünyanın önde gelen havacılık otoriteleri. Bu şekilde sektörün çarklarını yavaş yavaş döndüreceğiz. Ama aşı çok önemli. Aşı en azından bir çözümdür. Onunla beraber de sektördeki hareketin artmasını bekliyoruz. Evet şu an koronada bir artış var. Ama hala günlük 500 civarında uçuş yapıyoruz. Bu geçen senenin yaklaşık olarak yüzde 40’ına karşılık geliyor.

 THY her yere uçuyor

Türkiye’yi genel olarak konuşursak 82 milyon olması, büyük bir ülke olması, bir ucundan diğer ucuna 2 saatte gidiliyor olması iç hatları kendi içinde bir dinamizm yaratıyor. Biz bu dönemde frekanslar oldukça düşmesine rağmen iç hatlarda kasım ayına kadar yüzde 75, bazı günler yüzde 80 doluluk gördük. Bu çok ciddi bir rakamdır. Avrupa’da bu oran yüzde 50 civarında. Arz edilen koltuk kapasitesinde Türkiye çok iyi bir yerde. Çok net söylemem lazım THY açılan neresi varsa uçmaya çalışıyor. İnsanların hareket kabiliyeti oldukça zayıflamış durumda. Gittiğiniz yerde PCR testi mi gerekiyor?  Kaç gün karantinada kalmanız gerekiyor? Sizi kabul ediyor mu? Gibi bir sürü bilinmez var. Ondan dolayı THY bu zorluk içinde bile şu an 90 küsur ülkeye uçuş yapıyor. İç hatlardaki durum da devam edecektir. Çünkü bizim ekonomimizi kapatma gibi bir niyetimiz yok. Yeni alınan kararlar da bu durumu konfirme ediyor. Tehlike geldi dikkatli olalım, ama kapatmak istemiyoruz ülkeyi. Çok iyi planlanmış kararlar alındı. Korona krizi şunu gösterdi. Tedarik zincirleri kırılabiliyor. Bu kadar globalleşmiş bir dünyada tedarik zincirlerini kırarsanız dünyayı para basarak kaldıramazsınız. Onun için dünyada çarkların çalışması lazım. Bugün iç hatlar bizim için can suyudur, ama bizi yaşatmaz. Bizim yaşamamız için dış hatların çalışması lazım. Onun için biz bu HUB’ı yaptık. O zaman dünyadaki havacılığın çarklarının dönmesi lazım. Havacılık olarak kimse destek istemiyor. Önemli olan çarkın çalışması. Dünyadaki ülkelerin kapılarını açması lazım. Karantinaların kalkması lazım. Bir insana 14 gün karantinaya gireceksiniz derseniz kimse bir yere gitmez. Çünkü yolcular gideceği yerden emin değil. Onun için aşı önemli.

 “Bu seneyi 23 milyon yolcu ile kapatırız”

Biz geçen seneyi Atatürk Havalimanı yolcu rakamıyla beraber İstanbul Havalimanı olarak 68,5 milyon yolcuyla kapattık. Bu senenin ilk iki ayı da çok iyi geçti. Ama marttan itibaren çok hızlı bir kapanış oldu. Nisan-mayıs sıfır geçtik. Biz bu seneyi geçen senenin yaklaşık olarak üçte biriyle, 23 milyon civarında bir yolcu rakamıyla kapatırız. Seneye de aşı ve seyahat kısıtlamalarının azaldığı kabulüyle 50 milyonlara yaklaşmayı hedefliyoruz. Ama o kadar bilinmeyen bir durumla karşı karşıyayız ki ondan dolayı bu rakamlar her an değişebilir. Özellikle bizim içinde bulunduğumuz sektör şu an yanıyor. Bütün ülkelerde bunu ciddi bir şekilde hissediyor. Çünkü havacılık çalışmazsa inşaatta etkileniyor, lojistikte etkileniyor diğer servis sektörleri de etkileniyor. En önemlisi turizm etkileniyor. Buradan milyarlarca dolar ekonomi yaratılıyor. Bir şekilde 2021’in 2020’den daha iyi olacağını düşünüyorum. Ama kriz bizim mart ayında gördüğümüzden daha derin bir noktada. Biz martta geldiğimizde çok daha hızlı bir toparlanma bekliyorduk. Şu an itibarıyla biraz daha muhafazakâr bakış açısına geçmek zorundayız.

Exit mobile version