Karavanla seyahat eden gezginden tüyolar

Fotoğraf: @cenkdemirguc

Karavanla seyahat etmek son dönemlerin en popüler aktivitesi olarak ön plana çıkıyor. Özellikle uçak bileti, otel konaklama gibi süreçlerle uğraşmadan uygun fiyata tatil yapmayı mümkün kılıyor. Peki karavanla seyahatin püf noktalar neler?

Dünyada etkisini gösteren koronavirüs salgını nedeniyle çok sayıda ülke sınırlarını kapattı. Çok sayıda gezgin bu süreçte sonrası için alternatif olarak karavan seyahatine yönelmeye başladı. Gezgin ve sosyal medya içerik üreticisi Cenk Demirgüç merak edilenleri ve deneyimlerini Haber Aero’ya anlattı.

“Tek başıma gidiyorum”

Dijital medya çıktığından beri sosyal medyada gördüğüm lokasyonları görmek istedim. Burada da sosyal medyada kullanılan şeyler de fotoğraf ve videoydu. Burada benim kendimi değiştirmem lazım ki diğerlerinden farklı olayım. Bir adım öne geçebilmek için önce fotoğraf sonra video devreye girdi. Bu dünyada görmek istediğim yerlere gidip iyi fotoğraflar çekmek istiyordum. Hatta kendimi de içine koyup tripot ya da drone ile bir şekilde bunu yaptım. O sayede başladı benim maceram. Geçen sene İstanbul’dan çıktım İzlanda’ya gittim. Faroe Adalarına gittim tek başıma. Karavanda yaşıyorum, yemek yapıyorum, araba kullanıyorum, saatlerce yürüyorum, hem de kendi kendimi çekmeye çalışıyorum. Bu sene pandemiden dolayı pek bir şey yapamadım.

“İlk maceram Yunanistan”

İstanbul’dan çıktım ilk aracımla Yunanistan İgoumenitsa Limanı’na gittim. Oradan Venedik’e geçirdim arabayı. Gemiyle bir gün sürüyor. Venedik’e geçtikten sonra direkt İtalya, Avusturya, Almanya ve Danimarka’ya geçtim. Norveç’e geçeceğim için Danimarka’ya gittim. Karadan çok uzun süreceği için bu güzergahı seçtim. Danimarka limanındaki gemi şirketi önce Faroe Adalarına uğruyor, oradan İzlanda’ya gidiyor.

“Zamanla yarışıyorum”

Vizelerin süresi sınırlı olduğundan zamanla yarışıyorum. Schengen vize ve Euro olarak masrafları dikkate aldığımdan bir an önce Venedik’e geçtim. Hiç vakit kaybetmeden Hamburg’a kadar sürdüm arabamı tam 14 saat. Benim direkt hedefe gitmem lazımdı. Sayılı günüm var. Bir yıl geçerli Schengen vizesinin 90 günlük kalma sınırı var. Bu sebeple vakit kaybetmeden Almanya üzerinden Norveç’e gittim. Orada Trolltunga gibi yerler var. Fotoğraf çektiğim için bazen elimde olmayan etkenler de karşıma çıkabiliyor. Hava etkenleri gibi. Mesela hava yağışlıydı, yürüyüş yapamadım. 3 gün geçti. Arabada yatıyorum bekliyorum. 3 günüm boşa gitti mesela.

“Seyahatler pahalılaştı”

Ben seyahatimi 4×4 bir araç, pick-up ile yapıyorum. Pick-up üstüne bir karavan ekledim. Sade yatak var, ısıtması var, mutfağı var ama mutfak dışarıda. Kompakt olabilmek için ekstra maliyet çıkarmadım. Avrupa’da zaten karavan kültürü çok gelişmiş. Onlarda böyle bir kültür var. Mesela karavanla uğradığımız tesisleri, tuvaletleri çok iyi, ortak mutfakları var. İnsanlarla tanışıyorsun, sohbet ediyorsun. Fikir alışverişinde bulunuyorsun. Bu tesislerin günlük ücretleri de yerine göre 14 -16 Euro. Böylece ucuza geziyorsunuz. Önceden otellerde kalıyordum. Euro artınca seyahatlerde pahalılaştı. Ucuza nasıl gezebilirim diye düşündüm. Aklıma gelen en güzel yöntem karavanla gezmek oldu.

“TR plakası dikkat çekiyor”

Kontrol noktalarında, ülkeden ülkeye geçişlerde TR plakası dikkat çekiyor. Hatta TR plakayı görünce arayabiliyorlar. Sorgu, sual oluyor. Niye geldin? Nereye gidiyorsun? Gibi. Ama öyle kötü bir davranışa şahit olmadım. Onlar bana nasıl davranıyorsa, ben de onlara öyle davranıyorum. Ciddi bir sorun yaşamadım, fakat TR plakası sebebiyle bir hoş geldin deniyor.

“Okyanusta gemi yolculuğu yaptım”

Hayatımda ilk kez uzun süre okyanus üstünde bir gemi yolculuğu yaptım. Kuzey Okyanus’ta seyahat tam 2.5 gün sürdü. Daha önce Yunanistan-İtalya arasında gemiyle yolculuk ettim, ama okyanus deyince dev dalga da olabilir, hava patlayabilir diye heyecanlandım. Çok değişik bir tecrübe yaşadım. Gemide farklı insanlarla tanıştım, ilginç karavanlar gördüm. Faroe Adalarında 2 hafta kaldım. Oraya Danimarka Konsolosluğu’ndan ayrı bir vize ile geçebiliyorsunuz. Schengen geçerli değil. İlk oraya geçtim. Orası yemyeşil koyun diyarı. Ağaç yok, sadece çimen var. Devasa uçurumları olan bir adalar topluluğu. İtalya’dan bir arkadaşım geldi 7-8 gün onunla birlikte geçirdik. Onun dışında ben tektim. Sonra Faroe Adalarından İzlanda’ya geçip, bir ay kaldım.

“Rotamı fotoğraflar belirliyor”

Gideceğim yerlerin rotası, için sosyal medyada çekilen fotoğrafları kaydediyor, lokasyonlarını alıyorum. Bunu Google Maps’te pin point atıyorum yerlerine. Kendime bir harita oluşturuyorum. Kapalı haritalarda da kaydediyorum. Eğer gideceğim yerlerde internet imkânı olmazsa ulaşımda sorun yaşamamak için böyle bir tedbir alıyorum. Nerde, ne var kaydediyorum. Rotayı yapıyorum, ama bazen rota tutmuyor. Çünkü havaya bağlısın. Fotoğraf çekmek için gittiğim yerlerde bazen inanılmaz turist kalabalığı oluyor. Bekliyorum. Ya da gidiyorsunuz mesela orada tadilat var. Hayallerinizde suya düşebiliyor. Bazen gidiyorsunuz 5 saat yürüme yolu karşınıza çıkabiliyor. Bu hesapta olmuyor. 5 saat gideceksin 5 saat geri döneceksin 10 saatlik bir zaman kaybı. Bunun için yemek, su ona göre hazırlanman gerekiyor. Tabi bu arada Schengen’den gün eksiliyor. Harcama yüksek oluyor.

“İzlanda bakir ve rengarenk”

İzlanda’da Viking tarihi var. Ama tarihi mekanlar anlamında gezilecek, görülecek fazla yeri yok. Genellikle doğası için gidiliyor. En çok ilgimi bakir olması ve rengârenk oluş çekti. Mesela bir taraf simsiyah sadece kumken, diğer yanda yeşil bir dağ karşınıza çıkıyor. Simsiyah bir şeyin ortasında yanardağla size sürpriz yapıyor. Bir yere gidiyorsunuz kızıl, başka bir yer kahverengi ve alttan dumanlar çıkıyor. Yani ben hiç öyle bir coğrafya görmedim. Herkesin İzlanda gibi bir yere gitmesini, görmesini isterim. Doğalarını çok iyi koruyorlar. İzlanda’nın 350 bin nüfusu var. Ancak turizmi şu anda patlamış durumda.

“Bu güzelliğe bir ay yetmez”

Ben İzlanda’ya bayıldım. Yine aynı rotada gitmek isterim. Bu iki ülkeyi gezmek için iki ilginç güzergâh var. Bir tane çevre yolu var, tüm adanın etrafını dolanıyor. Bir de dağlık yol var, iç kesimlere giren off road şeklinde geziliyor. Ancak off road aracınız olması lazım. Çünkü devasa nehirler falan geçiyorsunuz. Oralara girmek isteyenlerin vakitlerinin daha uzun olması lazım. Bana da bir ay yetmedi. Turistin çok olması sebebiyle zamanı iyi kullanamadım. Fotoğraf çekmem gerekiyor, ama çok kalabalık. Saatlerce bekledim. Sabahta akşam da aynı şekilde. Saati sabah erken saatleri, gece yarılarına kuruyorum, gidiyorum yine kalabalık oluyordu. Ben yazın gitmiştim. İzlanda öyle bir yer ki bulunduğunuz yerde hava güneşliyken, 10 km ilerde yağmur yağabiliyor, fırtına kopabiliyor. Bizdeki gibi gece karanlığı olmuyor. Gece yarısında bile hava aydınlık gibi. Gündüz ise ışığı temiz, cam gibi. Buzulların olduğu yerlerde ise gazların çıktığı noktalarda renkler çok farklı oluyor. Büyülendim.

“Çok pahalı bir ülke”

Yemek olarak makarna, patates, sosisli yiyordum. Bazen çok yoruluyordum, yemek yapmaya üşenince benzincilerden sosisli alıyordum. İzlanda çok pahalı bir ülke. Ama Covid-19 salgını geçince motorla gezme planım var. Motorla mobil olarak daha fazla yer keşfetmek istiyorum. Bu sene İskoçya, İrlanda’ya gideyim diye planlamıştım. Arabamı karavan alanına bırakıp, motorumla daha kolay seyahat edeyim istiyordum. Ama hayat karşımıza bambaşka bir tablo çıkardı.

“Yurt dışında otel ve araç pahalı”

Otellerin fiyatları çok yüksek olduğundan turistler İzlanda’da karavan kiralıyor. Ben de gitmeden önce araba kiralamak için bilgi aldım. 1 aylık kiralamaya çok yüksek rakam istediler. Ben de kendi maceramı kendi arabamla yaşadım. O parayı gemi firmasına veririm, hayatımda hiç yaşamadığım heyecanı yaşarım dedim. Doğrusunu da yaptım. Yolun insanı olgunlaştırdığını düşünüyorum. Yolda macera yaşanıyor, yeni insanlarla tanışıyorsunuz. Ben hiç okyanusta 2.5 gün gemi yolculuğu yapmamıştım. O tecrübeyi böylelikle yaşamış oldum.

“Hedefim profesyonel bir gezginlik   ”

Şu an hobi olarak yapıyorum, ama ilerde profesyonelliğe dönüştürmek istiyorum. Televizyonculuktan geldiğim için bir programda yapabilirdim. Bir yerden sonra sosyal medya kanalları erişimi kısmaya başladı. Yaptığım yatırım mantıksız olmaya başladı. Amacım daha fazla kişiye ulaşmak, ama sosyal medyadaki gelişmeler yüzünden yavaş yavaş gerilemeye başladım. Normalde fotoğraf ve videoları kendim çekiyorum. Ama ben daha sinematik bir şeyler yapmak istiyorum. Bu sebeple ekip gerekiyor. Ayrıca neyi, nasıl yaşamak istiyorsam, öyle yaşıyorum. Avrupa’daki karavan kültürünün ülkemizde de yayılmasını arzu ediyorum.

“Yazlarım İngiltere’de geçti”

Ben 1994’ten beri hep yurt dışındaydım. Ortaokul ve lise dönemlerimde tüm yazlarımı İngiltere’de yaz okullarında geçirdim. Ondan sonra Amerika’da staj yaptım, orada okudum. Sonra Amerika’yı bitirdim Avrupa’da maceralara başladım. Ben arabayla macera yaşamayı seviyorum. İsterim ki Avrupa’dan Amerika’ya gemi bulayım o maceraya da yaşayayım. ABD’de San Diego’da okudum. Geniş yollar, büyük arabalar, insanlar çok rahat. Amerika’nın da görülmesi lazım. Hedefimde Amerika var. Ama Anadolu’nun da önemli bir bölümünü aracımla gezdim. Gidemediğim yerler için de fırsat gözlüyorum.

“Dünyayı yaşamak istiyorum”

Benim için nerede yattığımın önemi yok. Ben eğer zevk alıyorsam, orda da yatarım, arabada da yatarım, en lüks yerde de yatarım. Karavan hoşuma gitti. Arabada sadece yatıyorsunuz zaten başka hiçbir şey de yapamıyorsunuz. Ben de bana verilen dünyayı yaşamak istiyorum. Her yerin iklimi, ağacı, insanı, kültürü farklı. Seyahatlerim sırasında kafamda kendi kitabımı yazıp, okuyorum. Olgunlaştıkça daha sessizleşmeye başlıyorsunuz. İskoçya, İrlanda’ya gitme, İspanya’dan Fasa geçme planım var. Avrupa’yı görmek ve yaşamak istiyorum. Kazakistan, Özbekistan ve Moğolistan’ı görmek istiyorum. Sibirya’yı merak ediyorum. Moğolistan’dan Sibirya’ya geçmeyi planlıyorum.

“Boş doğa fotoğrafına tepki verilmiyor”

Sosyal medyada takip edilmeniz, ilgi görmeniz fotoğraf attığınız saate, insanların size olan yakınlığı gibi çeşitli sebeplere bağlı. Yorumlara cevap veriyor musunuz, vermiyor musunuz? Nasıl bir insansın? Halktan biri misin? Sonuçta bu tarz şeyler de çok önemli. Ama şunu net biliyorum ki, insanlar boş doğa fotoğrafına tepki vermiyor. O boş doğa fotoğrafına bir insan, bir konu lazım. İnsanlar kendiyle özdeşleştirecek bir insan görüntüsü arıyor. Ben de çıplak doğa fotoğrafı koymuyorum. İnsan insanı görmek istiyor. Deniz kenarında sırtın dönüktür, ne suratın görünür, ne vücudun belli olur, fakat o fotoğraf boş olana göre çok ilgi çekiyor.

 

Exit mobile version